Geçenlerde bir arkadaşımla Çınaraltı’nda
missss börek-çay kahvaltısının hayaliyle erkenden yola koyulduk. Marmaray’la
Üsküdar’a geçip Çengelköy yönüne giden otobüse atladık. İlk durağımız tabi ki
Çengelköy Börekçisi oldu. Sıcacık tazecik börekleri görünce “Aman yaz mı
geliyormuş, kalori de neymiş” demekten kendimizi alamadık maalesef :) (upss!).
Peynirli, ıspanaklı, kıymalı kol böreği ve bol pudra şekerli kürt böreğinden
yarımşar porsiyoncuk(!) alıp hemen Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi’ne geçtik.
Büyük seçim çayları da yanına ekleyip Boğaz’a karşı ufak bir keyif yaptık.
Çengelköy’e gelirseniz Sütiş’in
yanındaki minik salaş iskeleye mutlaka uğrayın. Ama dikkat edin çünkü iskelede
otururken yüzlerce fotoğraf çekebilir ve zamanın nasıl geçtiğinin farkına
varamayabilirsiniz. Şekil A’da görüldüğü
üzere… :)
![]() |
Çikolata dükkanlarıyla da oldukça popüler olan Çengelköy’de
bu seferlik bu seçeneği es geçtik ama bi dahaki sefere ilk durağımızın Maia
olacağı kesin.
Çengelköy’den ayrıldıktan sonra bir sonraki durağımız
olan Kuzguncuk’a geçtik. Kuzguncuk renkli evleri, sahildeki minik parkı, bir
zamanların aile dizisi Ekmek Teknesi’nin de yuvası olmasıyla ilgi çekiyor.
Kuzguncuk’un ara sokakları benim gibi #ihavethisthingwithdoors kulübü
bağımlıları için hazine niteliğinde.
Nail Kitabevi’nin (Burayı da önceden keşfetmiş biri olarak
söylüyorum; üst katında cam kenarındaki sedire kahvenizi alıp oturmalısınız.)
sağındaki sokaktan girince upuzun bir merdiven görüyorsunuz. Çıkmaya üşenmeyin
derim. Çünkü basamaklar tükendiğinde karşınıza çıkan tığ işiyle kaplı “stil
sahibi” ağacın dalları arasından köprü manzarasına doyuyorsunuz. Bizim gibi şanslıysanız tatlı bir pisicik de
size modellik yapabilir :)
Bu kadar merdivenin üstünde
soluklanmak için Asude Çay Evi’nde bir çay molası verip şarjları tazeledikten
sonra bir süre sahildeki martı ve kedileri izledik. Balık restaurantından gelen
artıklar için verdikleri savaşı görünce hayretler içinde kaldığımızdan çok
fazla fotoğraf çekememişiz kusura bakmazsınız artık :)
Hem Çengelköy hem de Kuzguncuk
İstanbul’un -bir tanım yapmam gerekirse- pazar sabahı kahvaltısı mutluluğu gibi
iki semti. Bir İstanbullu’nun mutlaka havasını soluması gereken yerler. Postu
da bu yüzden Pazar günü paylaşmak istedim. Nereye gitsem derdiniz varsa ve
henüz bu iki semti gezmediyseniz hemen not alınsın! Bir günde iki semte birden
gittiğimiz için başta Fethipaşa Korusu olmak üzere vaktimizin yetmediği yerler
oldu. Bir dahaki gelişimizde gidilecekler listesi şimdiden hazır! Herkese mutlu
pazarlar!
Ne güzel yerler böyle bayıldım :) blogunuzu takibe aldım bende bekliyorum.. sevgiler
YanıtlaSilNe güzel yerler böyle bayıldım :) blogunuzu takibe aldım bende bekliyorum.. sevgiler
YanıtlaSil