Eveeet biliyorum birçoğunuz içinizden "Heh bir sen eksiktin" diyorsunuz. Hatta belki iki güne pes edeceğimi düşünüyorsunuz. Ne yalan söyleyeyim inanın ben de bilmiyorum. Uzun süredir çevremdeki dünya tatlısı insanlardan aldığım "Kesinlikle bi blog açmalısın"ların da biraz gazına geldiğimi itiraf etmem gerekiyor :)
23. yılını doldurmak üzere olduğum hayatımda gerçekten bir İstanbullu gibi yaşamaya, deyimi yerindeyse İstanbul'un hakkını vermeye birkaç sene önce başladım desem yeridir. Evet hepimiz İstanbul'u çok seviyoruz, hepimizin bu muhteşem şehrin en azından bir köşesinde unutamadığı bir anı var. Ama gerçek anlamda İstanbul'u ne kadar biliyoruz? Her gün aynı yollardan geçip, aynı kahveyi içip, aynı yerlerde yemek yerken bu şehrin büyüsünü kaçımız her saniye hissediyoruz? Evet kabul etmeliyim ki klişeler çok güzel. Eminönü'nde güvercin beslemek, Karaköy'de bi kahve molası vermek, ada vapurunda çay-simit yanına martı seslerini eklemek... Ve emin olun bu sayfada da bu bahsettiğim anlarla sıklıkla karşılaşacaksınız. Ama benim için işin esas büyüsü şehrin bilinmeyenlerinde, ara sokaklarında gizli... İstanbul'da yapmayı en çok sevdiğin şey nedir diye sorsalar sokak sokak gezinirken kaybolmak derim. Çünkü nelerle karşılaşacağınızı bilmediğinizde önünüze çıkan güzellikler bu şehrin mihenk taşları benim için.
Çok sevdiğim bi söylem var: "Dünya bizim evimiz." Ve bu kocaman evin benim için en değerli odası İstanbul. Her köşesine kendimden bir şeyler bıraktım, her köşesinden kendime bir şeyler kattım. Bu blogu da İstanbul'u kendine ev edinmiş, onu kendi şehri kadar sahiplenmiş tüm İstanbul aşıkları için açmış bulunuyorum. Ne kadar büyürsek o kadar güzel. Kimbilir belki İstanbul'da bir yerlerde karşılaşırız. Yeni postlar gelene kadar İstanbulla kalın :)
Not: Bloga ait haberler için Instagram'dan @onestepinistanbul , bana ulaşmak içinse @islfrdn hesaplarını takip edebilirsiniz.
e-mail: onestepinistanbul@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder